Kavram: Nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarımıdır. Kavramlar, soyuttur ve gerçek dünyada yoktur. Benzer olan fikirleri, insanları, olayları vs gruplandırmak için kullanılan bir sınıflamadır. Kavram yanılgıları ise daha çok kişisel deneyimler sonucu oluşmuş, bilimsel gerçeklere ve düşüncelere aykırı, anlamlı öğrenmeyi engelleyici bilgilerdir.
1) Soyut ve somut kavramlar: Kavram bir cisme veya varlığa işaret ediyorsa somuttur. Örneğin taş, insan, beyaz gibi kavramlar somut kavramlardır. Ancak kavram bir oluş tarzını ifade ediyorsa soyuttur. Örneğin insanlık, beyazlık gibi kavramlar soyuttur. Şu şekilde de ifade edilebilir. Somut kavramlar insan zihninde bir konu içinde oluşurlar, soyut kavramlar ise konudan soyutlanmıştır
2) NESNEL KAVRAMLAR: İnsanların kendi çevrelerinde bulanan fiziksel varlık yada nesneleri sınıflamada kullanılan kavramlardır.
-İLİŞKİSEL KAVRAMLAR: Nesnel kavramlar arasındaki
ilişkileri betimlemek üzere
kullanılan ve çoğunlukla sözel
bilgilerden oluşan önermelere
verilen isimdir (Kuvvet: itme,
çekme, ivme, sürtünme)
3) Üst, Alt ve Bağlantılı Kavramlar: Kavram yapılanması içinde en tepede olan ve
en geniş kapsamlılığı gösteren kavrama üst
kavram adı verilir.
• Üst kavramların küçük bir bölümünü ya da özel
parçasını oluşturan bir alt düzey kavramlara
da alt kavram adı verilir.
4) Kendiliğinden ve Kendiliğinden Olmayan
Kavramlar: Kavramları oluşumuna göre iki kategoriye ayıran Piaget (1964)
çocukların düşüme özelliklerini doğrudan yansıtan kavramlara
kendiliğinde oluşan kavramlar adını vermiştir. Küçük çocukların
kediye “miyav”
, köpeğe “hav hav ” ismini takmalarını bu
kavramlara verdikleri etiketler olarak göstermektedir.
Çocukların, genellikle yetişkinlerin istediği doğrultuda sergilediği
düşünme biçimini gösteren kavramlara da kendiliğinden olmayan
kavramlar adı verilmektedir.
5) Günlük ve Bilimsel Kavramlar: Kavramların oluşumunu doğal ve eğitsel bağlamda ele alan
Vygostky (1994) kavramları günlük ve bilimsel olarak
sınıflamaktadır. Buna göre günlük kavramlar, günlük bağlamda
gelişen, çocukların okul dışında yetişkinler ile etkileşimi sonucu
oluşan kavramlardır. Bu kavramlar çocuğun kendi kafasında
biçimlenir, başkaları tarafından amaçlı biçimde öğretilmez.
KAYNAKÇA: http://acikders.hacettepe.edu.tr/dersler/ders_belge/BTO307-212/ogretim_stratejileri_kavram_ogretimi.ppt
Recep İNALTEKİN
9 Nisan 2016 Cumartesi
3 Nisan 2016 Pazar
24 Mart 2016 Perşembe
öğrenme stilleri
ÖĞRENME STİLLERİ
ÖĞRENME STİLİ NEDİR?
Öğrenme stilleri; Bir örencinin ders çalışırken,tekrar yaparken farklı ve kendine özgü yollar kullanmasıdır.
Öğrenme stillerimiz doğuştan var olan karakteristik özelliğimizdir. Aynen kan grubumuz ve parmak izimiz gibi. Yaşamımızın her anında ve her boyutunda davranışlarımızı etkiler.. Yürürken,yatarken,otururken,konuşurken,oynarken,yazarken bizi etkiler ve bu özelliğimize göre bu eylemleri yaparız.
a) GÖRSEL STİL
Görseller özel yaşamlarında genellikle düzenli ve titizdir. Karışıklık ve dağınıklıktan rahatsız
olurlar. Çantaları, dolapları her zaman düzenlidir. Yazmayı sevmeseler bile defterlerini
düzenli ve itinalı kullanırlar. Düz anlatım dediğimiz (okullarda öğretmenin veya bir
öğrencinin dersi anlatması) öğretim yönteminden yeterince yararlanamazlar. Tam olarak
anlamaları için dersin mutlaka görsel malzemelerle desteklenmesi gerekir. Harita, poster,
şema gibi görsel araçlarla kolay öğrenirler ve bu araçlarla öğrendiklerini kolay hatırlarlar.
Öğrendikleri konuları gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar.
b) İŞİTSEL STİL
İşitseller küçük yaşlarda kendi kendilerine konuşurlar. Ses ve müziğe duyarlıdırlar. Sohbet
etmeyi, birileri ile çalışmayı severler. Genellikle ahenkli ve güzel konuşurlar. Yabancı dil
öğreniminde başarılıdırlar. İlkokul birinci ve ikinci sınıflarda kendi kendilerine konuşmaları
nedeniyle öğretmeni dinleyemezler. Gözle okuma esnasında hiçbirşey anlamayabilirler. Bu
nedenle en azından kendi kulağının duyabileceği bir sesle okumalarına izin verilmelidir. Daha
çok konuşarak, tartışarak öğrenirler. Bilgi alırken dinlemeyi okumaya tercih ederler. Olay ve
kavramları birinin anlatması ile daha iyi anlarlar. Grup ve ikili çalışmalarda konuşma ve
dinleme olanakları olduğu için iyi öğrenirler.
c) KİNESTETİK/DOKUNSAL STİL
Kinestetik/dokunsallar oldukça hareketli olurlar. Sınıfta yerlerinde duramazlar. Sürekli
hareket halindedirler. Tahtayı silmek , pencereyi açmak, tebeşir getirmek hep onların görevi
olsun isterler. Uzun müddet oturmaya zorlanırlarsa derste ne olup bittiğini anlamazlar. Bu
hareketlilik uygun işlere yönlendirilmezse genelde sınıfta problem çıkarırlar. Bizim eğitim
öğretim sistemimizden kötü yönde etkilenirler ve genelde istenmeyen öğrenci haline gelirler.
Bu nedenlerden dolayı da yaramaz tembel olarak tanımlanabilirler yada zeki olmadıkları öne
sürülür. Sınıflarımızda ideal ders araçlarımız olarak kabul edilen şema, harita, fotoğraf gibi
görsel araçlar kinestetik öğrenciler için görsel öğrencilere göre daha az değer taşır. Çünkü ne
kadar renkli ve canlı olursa olsun görsel materyaller onların öğrenmesini beklenen ölçüde
kolaylaştırmaz. Anlatımdan da yararlanamazlar. Öğrenebilmeleri için mutlaka ellerini
kullanacakları, yaparak yaşayarak öğrenme dediğimiz öğrenme tekniklerinin uygulanması
gerekir. Sınıf yerine okul bahçesi ya da laboratuarda, dokunarak ellerini kullanarak olayların
içinde yaşayarak çok daha iyi öğrenirler
KAYNAKÇA: H.ÖZTÜRK ( Öğrenmenin Büyüsü -2005)
A. BOYDAK (Öğrenme Stili)
http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/08/05/962374/dosyalar/2013_01/04104046_renmestllernelerdr.docx
19 Mart 2016 Cumartesi
İHTİYAÇ NEDİR ?
Yokluğu hissedilen ve giderilmesi için çaba sarfedilen, giderildiği zaman haz, giderilmediği zaman
acı ve üzüntü veren insani duyguya ihtiyaç denir.
İHTİYAÇ TÜRLERİ
NORMATİF İHTİYAÇ: Bizden beklenenlerle yapabildiklerimiz arasındaki farktır. Hedef kitlenin ihtiyacının ulusal bir standartla karşılaştırlmasıyla belirlenir.
Örnek: Aldığım dersler arasında matematik dersini geçmek benim için bir normatif ihtiyaçtır.
KARŞILAŞTIRMALI İHTİYAÇ: Normatif ihtiyaçlara benzemektedir. Çünkü her ikisi de hedef kitlenin bir dış ölçütle karşılaştırlması yoluyla tanımlanır.
Örnek: Ailenin çocuğu komşunun çocuğu ile karşılaştırılması.
HİSSEDİLEN İHTİYAÇ: Bireysel bir istek ya da ihtiyaçtır. hissedilen ihtiyaçlar var olan performans ya da beceri düzeyi ile beklenen performans ya da beceri düzeyi arasındaki farkı gösterir.
Örnek: Bazı insanların futbolda çok iyi olduklarını iddia edip, uygulamaya geçildiğinde yeteneksiz olması.
İFADE EDİLEN İHTİYAÇ: Hissedilen ihtiyaçların eyleme dönüştürülmüş hali olarak tanımlar.
Örnek: Bazı insanların futbolda çok iyi olduklarını iddia edip, uygulamada da iyi olduklarını göstermesi.
ÖNCEDEN TAHMİN EDİLEN İHTİYAÇLAR: Öğretim tasarım süreci, genellikle, var olan performans problemleriyle ilgili ihtiyaçların belirlenmesi odaklaşır.
Örnek: Doğal afetleri bu ihtiyaç türüne örnek verebiliriz.
ACİL İHTİYAÇLAR: Acil ihtiyaçları, nadiren oluşan fakat önemli sonuçları olan başarısızlıklar olarak tanımlanır.
Örnek: Beklenmedik bir şekilde hastalanan kişinin önemli bir ameliyat olması için gerek fazla miktardaki para ihtiyacı.
12 Mart 2016 Cumartesi
BÖTE NEDİR ?
BÖTE bölümü öğrencileri, sanılanın aksine sadece bir teknolojik cihazın (bilgisayar)
öğretmeni olmak için bu bölümü okumazlar. Öyle olsaydı her cihaz için bir öğretmenlik
bölümünün açılması gerekirdi. Mesela; Buzdolabı öğretmenliği :) Kulağa komik geliyor değil
mi? Bu tür görüşler bölümün yeterince tanınmasını engellemekte ve gelişimine ket
vurmaktadır. Bu nedenle bölümü okumakta olan ya da bu bölümünden mezun kişilerin
alanın kapsamını iyi bilmesi, bölümün başkaları tarafından da fark edilmesini kendilerine
misyon edinmesi gerekmektedir.
Yukarıda bir makaleden aldığım yazıda olduğu gibi BÖTE sadece bilgisayar öğretmenliğinden ibaret bir bölüm değildir. Böte bölümü öğrencileri devletin çeşitli alanlarında çalışabilen bireyler yetiştiren bir bölümdür.
Çevremizdekiler BÖTE okuyan insanlara hangi bölüm okuyorsun dediklerinde onlara sadece BÖTE' de okuyorum denilirse hiç bir şey anlamayıp oda ne derler. Ancak onlara BÖTE' nin tam anlamıyla anlatmak gerekir. Genelede bilgisayar öğretmenliği denilir.
BÖTE bölümü kendini geliştirdiğin sürece çok geniş bir bölümdür. Genel olarak meslek lisesinden gelen öğrencilerden oluşur. Bence nedeni ise normal liselerde okuyan öğrencilerin BÖTE hakkında yeterli bilgilere sahip olmamasıdır.
Kaynakça: Makale adı: Böte Nedir? Nasıl Tanımlanır? Okul Müzesiyle Başlayan Serüvenden İnsan Performans Teknolojilerine Uzanan Yolculuk
Makale Yazarları: Hasan ÇAKIR , Ayça ÇEBİ , Seher Özcan
4 Mart 2016 Cuma
KISA SÜRELİ BELLEK
BELLEK NEDİR ?
Bellek, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.
Psikolojide bellek, bir organizmanın bilgiyi depolama, saklama ve sonrasında ise geri çağırma yeteneği olarak tanımlanmıştır.
Bellek ilgili ilk çalışmalar felsefe alanında yapılmış olup daha çok bellek geliştirme teknikleri üzerinde yoğunlaşmıştır.
BELLEK TÜRLERİ: Duyusal Bellek, Kısa Süreli Bellek, Uzun Süreli Bellek
KISA SÜRELİ BELLEK
Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi, sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi, hem de kapasitesi sınırlıdır. Miller (1956) kısa süreli belleğin kapasitesinin yaklaşık 7?2 birimlik bilgi olduğunu belirtmektedir (Akt; Tuckman, 1991;116). Ancak bireyler her birimin büyüklüğünü artırarak kapasiteyi fazlalaştırabilirler. Gruplama (chunking) adı verilen bu işlemle kısa süreli belleğin sınırlılığı artırılır. Örneğin; 5 7 2 8 9 1 0 olan 7 birimlik bir sayı dizisi 57 28 9 10 olarak gruplanırsa 4 birim haline gelir. Ancak bir birimde bulunması gerekli bilgi miktarı ne büyüklükte olmalıdır sorusu henüz yanıtlanmamıştır (Senemoğlu, 1997; 275).
Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir (Woolfolk, 1993; McCrow ve Roop, 1992; Slavin, 1988). Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması, bilgi üzerinde düşünmek ve onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın (rehearsal) öğrenmede önemi büyüktür. Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kaybolur. Özetle, daha fazla bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması için; (1) gruplama, küçük parçaları ilişkilendirerek geniş parçalar haline getirme, (2) zihinsel tekrar gerekir.
Kısa süreli belleğe bilgi, duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur. Örneğin; birey bir kuş ile karşılaştığında, kuşun imgesi kısa süreli belleğe geçer, aynı anda uzun süreli bellekten kuşlara ilişkin bilgi araştırılır ve kuşun hangi tür olduğu belirlenir. Kısaca,tanımlama aynı anda gelir, çünkü, kuşa ilişkin tüm bilgiler uzun süreli bellekte depolanmıştır (Slavin, 1988; 150).
Kısa süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır. Birincisi, bilgiyi kısa süre için de olsa depolamaktır. İkinci önemli işlevi de, zihinsel işlemlerin yapılmasıdır. Bu nedenle çalışan bellek olarak da adlandırılır (Eggen ve Kauchak, 1992 ). Kısa süreli belleğe gelen bilgi; (a) bireye gerekli değilse unutulur, (b) bilgiyi korumak için tekrar edilir, (c) tekrar edilerek, kodlanarak ya da uzun süreli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilerek bilgi işlenir.
Uyarıcı saldırısı altında kalan birey birçok işlerde otomatik hale gelerek problemlerini kolaylıkla çözebilir. Otomatiklikle bireyler hızlı, güç harcamadan, özerk, tutarlı, uygun ve özgür olarak bir işi yerine getirirken, çalışan belleğin bir başka durumla çalışmasına izin verirler. Yürürken konuşma ve dinleme gibi. Matematikte temel işlemler, sözcük dağarcığı, yabancı dil bilgisi diğer görevlerin uygun olarak yerine gelmesini sağlarlar. Otomatik işlemler uzun süreli bellekten gelir. Eğer otomatiklik başarılı değilse öğrenciler problem çözme ya da yazma gibi karmaşık işlemleri yerine getirirken yetersiz kalırlar ve daha fazla bilişsel güç harcarlar (Samuel, 1981; Akt; Eggen ve Kauchak, 1992; 313 ).
Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir (Woolfolk, 1993; McCrow ve Roop, 1992; Slavin, 1988). Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması, bilgi üzerinde düşünmek ve onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın (rehearsal) öğrenmede önemi büyüktür. Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kaybolur. Özetle, daha fazla bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması için; (1) gruplama, küçük parçaları ilişkilendirerek geniş parçalar haline getirme, (2) zihinsel tekrar gerekir.
Kısa süreli belleğe bilgi, duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur. Örneğin; birey bir kuş ile karşılaştığında, kuşun imgesi kısa süreli belleğe geçer, aynı anda uzun süreli bellekten kuşlara ilişkin bilgi araştırılır ve kuşun hangi tür olduğu belirlenir. Kısaca,tanımlama aynı anda gelir, çünkü, kuşa ilişkin tüm bilgiler uzun süreli bellekte depolanmıştır (Slavin, 1988; 150).
Kısa süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır. Birincisi, bilgiyi kısa süre için de olsa depolamaktır. İkinci önemli işlevi de, zihinsel işlemlerin yapılmasıdır. Bu nedenle çalışan bellek olarak da adlandırılır (Eggen ve Kauchak, 1992 ). Kısa süreli belleğe gelen bilgi; (a) bireye gerekli değilse unutulur, (b) bilgiyi korumak için tekrar edilir, (c) tekrar edilerek, kodlanarak ya da uzun süreli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilerek bilgi işlenir.
Uyarıcı saldırısı altında kalan birey birçok işlerde otomatik hale gelerek problemlerini kolaylıkla çözebilir. Otomatiklikle bireyler hızlı, güç harcamadan, özerk, tutarlı, uygun ve özgür olarak bir işi yerine getirirken, çalışan belleğin bir başka durumla çalışmasına izin verirler. Yürürken konuşma ve dinleme gibi. Matematikte temel işlemler, sözcük dağarcığı, yabancı dil bilgisi diğer görevlerin uygun olarak yerine gelmesini sağlarlar. Otomatik işlemler uzun süreli bellekten gelir. Eğer otomatiklik başarılı değilse öğrenciler problem çözme ya da yazma gibi karmaşık işlemleri yerine getirirken yetersiz kalırlar ve daha fazla bilişsel güç harcarlar (Samuel, 1981; Akt; Eggen ve Kauchak, 1992; 313 ).
KAYNAKÇA:
27 Şubat 2016 Cumartesi
infografik İncelenmesi
İnfografiğin konusu günümüz çalışanlarının çalışma hayatlarında başarılı olması için kazanması gereken 10 yetkinlik.
Bu infografikte arka plan ve resimler konuyla alakalı olmuştur. Başlığın büyüklüğü yeterlidir infografiğe bakıldığında hemen dikkat çekiyor. Arka plan yazı uyumu da güzel olmuştur.
Yazıların sistematik ve gruplandırma açısından başarılı bir çalışma olmuştur. Yazıların grup grup verilmesi anlam açısından etkili olmuştur.
Anahtar kelimeler yeterince dikkat çekici bir şekilde ifade edilmiştir. Görsellerde infogrefiğin konusunu belirtmek için yeterince güzel anlam ifade etmektedir.
İnfografiğin kaynakçası da belirtilmiştir. Genel olarak infografik tüm yapılması gereken maddelere uyumlu bir şekilde yapılmıştır.
Bu infografikte ise bir dakikada internette neler oluyor genel olarak hangi sitelere giriliyor konusu ele alınmıştır. Konun anlaşılması için başlığa bakmamız yeterlidir. Bu yüzdende başlık yeteri büyüklüktedir.
Arka plan ve resimler konuyla uyumlu olmuştur yazıların okunmasını etkileyecek bir durum yoktur. Fazlaca görsel kullanılmasına rağmen göze kalabalık gelmeyip konun tam olarak anlanmasında yardımcı olmuştur.
Anahtar kelimeler dikkat çekici bir şekilde belirtilmiştir ve verilmesi gereken bilgilerin bu şekilde daha iyi bir şekilde verildiğini düşünüyorum.
Son olarak infografikte kaynakça belirtilmemiştir buda infografiğin tek eksiği olarak görüyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)